image_pdfPDF olarak Kaydetimage_printYazdır

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/8387

K. 2010/9124

T. 24.5.2010

• YÖNETİCİNİN RÜCUAN TAHSİL TALEBİ ( Eski Yönetici Davacının Görev Yaptığı Tarihler Arasındaki Ortak Giderler İçin Yaptığı Harcamaların Yeni Yönetimden Tahsili – Rücu Davalarında Yönetim Kurulunun Kat Maliklerini Temsilen Dava Ehliyeti Bulunduğu )

• YÖNETİCİNİN TEMSİL YETKİSİ ( Üçüncü Kişilerle Yaptığı Sözleşmeler Sebebiyle Yapmış Olduğu Harcamalar Yönünden Rücu Davalarında Yönetim Kurulunun Kat Maliklerini Temsilen Aktif ve Pasif Dava Ehliyeti Bulunduğu )

• KAT MALİKLERİNİ TEMSİLEN DAVA EHLİYETİ ( Eski Yöneticinin Yapmış Olduğu Harcamaları Rücuen Yeni Yönetimden Tahsili Talebi – Üçüncü Kişilerle Yapılan Sözleşmeler Sebebiyle Yapmış Olduğu Harcamalar Yönünden Bulunduğunun Gözetileceği )

634/m.27, 34, 35

ÖZET : Davada, davacı eski yönetici, görev yaptığı tarihler arasında ortak giderler için harcama yaptığını ileri sürerek davalı yeni yönetimden tahsilini istemiştir. Yöneticinin temsil yetkisine giren işlerden dolayı üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda ve bu sözleşmeler sebebiyle bizzat yapmış olduğu harcamalar yönünden rücu davalarında, yönetim kurulunun kat maliklerini temsilen aktif ve pasif dava ehliyeti bulunduğu varsayılmalıdır. Davanın husumet noktasından reddedilmesi hukuka aykırıdır.

DAVA : Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davada, davacı eski yönetici, görev yaptığı 2001-2004 tarihleri arasında ortak giderler için 9165,60 TL harcama yaptığını ileri sürerek davalı yeni yönetimden tahsilini istemiştir.

Mahkemece, davalı olarak gösterilen yönetimin tüzel kişiliğinin bulunmadığı gerekçesiyle pasif husumet yokluğundan istemin reddine karar verilmiştir.

634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 27. maddesine göre; “Ana gayrimenkul, Kat malikleri kurulunca yönetilir ve yönetim tarzı, kanunların emredici hükümleri saklı kalmak suretiyle, bu kurul tarafından kararlaştırılır”. Aynı yasanın 34. maddesi ise; “Kat malikleri, ana gayrimenkulun yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye veya üç kişilik bir kumla verebilirler; bu kimseye ( yönetici ), kurula da ( yönetim kurulu )denir.” hükmünü amirdir. Sözü edilen yasanın 35. maddesinde yöneticinin görevleri ayrı ayrı gösterilmiştir. Bu görevler ana gayrimenkulun yönetimi ile ilgili olup, yönetimin gerektirdiği ortak gider yetkisini içerir. Yönetici Yasadan aldığı temsil yetkisine dayanarak çeşidi sözleşmeler kurabilir. İşte bu sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda yönetici dava açabileceği gibi, yöneticiye karşı da dava açılabilir.

Öte yandan Kat malikinin veya Kat malikleri kurulunun ayrı bir tüzel kişiliği bulunmaması, yöneticinin özel kanundan doğan temsil yetkisini ortadan kaldırmaz.

Dava, birden fazla parsel üzerinde kurulu bulunan sitede eski yönetici davacının görevi sırasında yaptığı harcamaların rücuen yeni yönetimden tahsili isteminden ibaret olup her bir parsel için hazırlanan yönetim planında sitede Kat Mülkiyeti Kanunun hükümlerinin kıyasen uygulanacağı esası kabul edilmiştir.

Sonuç olarak denilebilir ki, yöneticinin temsil yetkisine giren işlerden dolayı üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda ve somut olayda olduğu gibi bu sözleşmeler sebebiyle bizzat yapmış olduğu harcamalar yönünden rücu davalarında, yönetim kurulunun kat maliklerini temsilen aktif ve pasif dava ehliyeti bulunduğu varsayılmalıdır. Aksinin benimsenmesi durumunda ise, bu kez üçüncü kişilerin yönetici ile sözleşme yapmaktan kaçınması hali doğacak veya alacakların tahsilinde özellikle birden fazla parsel üzerinde kurulu sitelerde malik sayısının çokluğu da nazara alındığında ilgililerin tahsil imkansızlığı sebebiyle ilgililerin bundan zarar görmeleri sonucu kaçınılmaz olacaktır.

Hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek gerekirken, davanın husumet noktasından reddedilmesi usul ve kanuna aykırı bulunmuş ve kararın bu sebeple bozulmasını gerektirmiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükümün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 24.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

image_pdfPDF olarak Kaydetimage_printYazdır