1

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi – 2014/22909 E.

T.C. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: 2014/22909
KARAR NO: 2017/50
TARİH: 16/01/2017
İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkilinin boşanma davası açacağını öğrenen davalı …’un, taşınmazı arkadaşı ve köylüsü olan davalı …’e devrettiğini, açtıkları boşanma davasında nafaka ile maddi-manevi tazminat taleplerinin bulunduğunu, davalı …’in taşınmazı alacak maddi gücü olmadığını, mal kaçırma kastı ile hareket edildiğini belirterek muvazaalı tasarruf işleminin iptalini istemiştir.

Davalı … vekili, satışın muvazaalı olmadığını, aciz hali ile muaccel bir alacağın bulunmadığını, bedelin ödendiğini belirterek haksız açılan davanın reddini savunmuştur.

Davalı …, doğmamış bir alacak için dava açılamayacağını, bedelini ödeyerek taşınmazı aldığını, muvazaanın sözkonusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, sosyal-ekonomik durum araştırması ile tanık beyanlarından davalı …’in ekonomik durumunun iyi olduğunun tespit edildiği, taşınmazın satış değeri ile rayiç değeri arasında fahiş bir fark olmadığı, keşif esnasında evdeki kiracının taşınmazı … kiraladığını belirttiği nedenleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava TBK’nun 19 maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir.

Danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesi, onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğinde olduğundan, kural olarak danışıklı işlem (muvazaalı muamele) nedeniyle hakları zarara uğratılan üçüncü kişiler, tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Ancak, danışıklı işlem ile üçüncü kişilerin haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onların, danışıklı işlemde bulunandan alacakları bulunmalı ve danışıklı işlem o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olmalıdır.

Somut olayda; davacı … lehine nafaka ile maddi-manevi tazminata hükmedilen ve taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşen boşanma davasına ilişkin … 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/398 Esas sayılı dosyasında yer alan boşanma ve maddi-manevi tazminata hükmetme sebepleri, basit yaralama suçu nedeniyle davalı …’un sanık, davacı …’ın mağdur olarak yer aldığı … 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/756 Esas sayılı dosyasında …, ve müşterek çocuk …’ın beyanları, davalıların arkadaş ve aynı köylü olmaları dolayısıyla …’in …’un mali durumunu bilebilecek durumda olması, taşınmazın satışına ilişkin tanık beyanları, boşanma davasının açılma tarihi ile tasarruf tarihi arasında çok kısa bir süre bulunduğu hususları gözetildiğinde, davacının alacağının ödenmesinin engellenmesine yönelik muvazaalı işlemin bulunduğu anlaşılmakla, boşanma davası tasarruf tarihinden sonra açılmış ise de, boşanmaya neden olan sebeplerin tasarruf tarihi öncesinde mevcut olduğu boşanma ve ceza davası dosya içerikleri ile sabit bulunduğundan, davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ve gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 16/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi. 




Yargıtay 17. Hukuk Dairesi – 2016/3265 E.

T.C. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: 2016/3265
KARAR NO: 2016/3119
TARİH: 14/03/2016
İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkilinin eşi olan davalı …….. ile aralarındaki boşanma davası ve edinilmiş mallara katkı payı davası sonucunda verilecek karar sonucunda doğacak alacaklardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazları kardeşi olan diğer davalı Tuncay’a, muvazaalı olarak satışına ilişkin tasarrufların iptali ile kendilerine cebri icra yapma yetkisi verilmesini talep etmiştir.

Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece kesinleşmiş bir alacak ve ibraz edilmiş bir aciz vesikasının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, taraflar arasındaki boşanma davası ve edinilmiş mallara katkı payı davası devam ederken, davalı kocanın kendisine ait taşınmazları sözü edilen davalar sonucunda meydana gelecek borçlardan kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak diğer davalıya devrettiğini ileri sürerek dava açmıştır. İddianın ileri sürülüş biçimine göre, davanın yasal dayanağının Borçlar Kanununun 19.maddesi olduğu anlaşılmaktadır. Muvazaa nedeniyle açılmış bulunan eldeki davada davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlem, davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olup, davacının oluşacak tazminat ve katılma alacağının tahsilini sağlamak bakımından eldeki davayı açmakta hukuksal yararı bulunmaktadır. Somut olayda da boşanma davası sonucu davacı lehine tazminata hükmedilmiş olup karar henüz kesinleşmemiştir. Bu durumda davanın BK. 19. maddesi uyarınca açılan tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan bir dava olmadığından davada icra takibi ve aciz vesikası ibrazı zorunlu olmadığından mahkemece davacının dayandığı dava dosyasının sonucunun beklenilmesi, ondan sonra tarafların tüm delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 14/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.